ERCİŞLİ EMRAH
Hayatı:
Hayatı 'bir masalın sisli, görüntüleri arasında gömülü kalan Ercişli Emrah, Erzurumlu Emrah'la karıştırılmıştır. XVII. Yüzyılın ilk yarısında yaşadığı sanılan Ercişli Emrah, Erciş kafesine bağlı bir Karakoyunlu köyü olan Egans'ta doğmuştur. Erciş kalesinin başbuğu Miroğlu'nun sazcısı Aşık Ahmet'in oğludur. Arı bir Türkçe kullandı. İçten ve halk zevkine yakın bir söyleyişi vardır. Yurt sevgisi, aşk, doğa güzelliği, özlem gibi konuları işlediği ve hayatını anlattığı Emrah ile Selvihan adlı halk öyküsüyle ün kazandı. Emrah ile Selvihan hikâyeleri Doğu ve Güney Anadolu'da birbirinden farklı beş ağızda söylenmektedir. Bu ağızları karşılaştıran Ali Saraçoğlu aşağıdaki belirlemeleri yapmaktadır:
Emrah ile Selvihan hikâyesinin Erzurum ağzı yedi, Erciş ağzı Emrah ile Selvihan hikâyesi ise başlıca on parçaya bölünebilir. Aşk, her iki ağızda da bir nevruz sabahı başlar. Emrah, Çelebibağı (Ercişin 5 kilometre batısında, Van gölü sahiline kurulmuş tarihi bir köy) yöresinde Şeker bulağının üstünde, uyurken pir elinden pir dolusu bade içerek Selvihana aşık olur. Erzurum anlatışında sevenler Emrah, Şah Abbas, Tiflis hakimi Kuğu Han'ın oğlu Mirze Ali, Sevilen: Selvi, Aldatıcı Kuğuhan ve Selvi'nin kardeşleri, Yardımcı: Yağıp Han, Selvi'nin tayası Nazlı, Emrah'ın babası Aşık Ahmet'tir. Erciş anlatışında Selvi'nin kardeşleri yoktur. Gaziantep anlatışında (Ali Rıza Yalgın derlemesi) Aşık Ahmet Erciş'e hariçten gelir. Selvi İran padişahının kızıdır. Emrah, Erciş'te bade içerek İran'a Selvi'yi aramaya gider. Hikayenin kahramanları Emrah, Selvi, Aşık Ahmet, Serverşah, Acemşah, Haramiler başı Ahmet Turan'dır. Erciş anlatışı ile Gaziantep anlatışının birlik motifi, Emrah'ın esirliğidir. Gaziantep anlatışında Emrah Haramiler başı Ahmet Turan'ın, Erciş anlatışında ise Ağrı dağında bir mağarada Kurtlarının başının elinde uzun zaman esir olarak kalır.
Ercişli Emrah’ın en şansız yanı Erzurumlu Emrah ile karıştırılmasıdır. Bazı şiirleri Erzurumlu Emrah’a mal edilmiştir.
ESERLERİ
Ağalar Gurbetten Geldim
Ağalar gurbetten geldim
Geldim ki nazanım gitmiş
Sılam bana hor göründü
Salınıp gezenim gitmiş
İçmişim ezel şarabı
Yine kavuştur yarabbi
Destinde aşkın kitabı
Okuyup yazanım gitmiş
Hasret içtim elde bade
Oldu efganım ziyade
Ördek uçtu kaldı ada
Göllerde yüzenim gitmiş
Bir dahi saz almam ele
Mailim ben tatlı dile
Top zülfünü ince bele
Tarayıp düzenim gitmiş
Bir dahi içmeyem bade
Kuzum seni vermem yade
Süt beyaz üstüne sade
Giyinip tozanım gitmiş
İstemem bahçeyi bağı
İçirdiler bana ağı
Beyaz fese penhe bağı
Bağlayıp gezenim gitmiş
Bu dünya böyle kalırsa
Küffardan öç alınırsa
Va'de gelüben ölürsem
Mezarım kazanım gitmiş
Dün gece gördüm düşümde
Civan duruyor karşımda
Tarihim mezar taşımda
Okuyup yazanım gitmiş
Emrah eder nedir bela
Baba düştüm gurbet ele
Yine saz alayım ele
Eyveh ki nazanım gitmiş
Emrah der ki hele hele
Baba kalk gidelim yola
Bir daha saz almam ele
Sazımı düzenim gitmiş
Bad-ı Saba, Yarim Hey Mevla'yı seversen
Bad-ı saba, yarim hey Mevla'yı seversen
Eğlen hele bir dur seher yeli
Bir emanetim var sana vereyim
Götür nazlı yare ver seher yeli
Sen seher yelisin esersin yakın
Her sabah her seher zülfüne dokun
Yarim uykusuzdur uyartma sakın
Uyana kadar dur seher yeli
Sen seher yelisin estin yüceden
Dokunursun pencereden bacadan
Selvim uykusuzdur dünkü geceden
Sağında-solunda gez seheryeli
Emrah'ındır kurdurayım sazları
Fikrime düşmüştür Selvi sözleri
Karadır kaşları, ela gözleri
Var murada sen er seheryeli...
Bade İçerler Nazınan
Bade içerler nazınan
Sohbet ederler sazınan
Kırk ince belli kızınan
Selvi han bağdadır bağda
Selvi han bahçaya girdi
Çiçekler selama durdu
Mor menevşe boynuneydi
Gül kızardı hicabından
Ben Emraham düştüm raha
Yüzün çevür gıble gaha
Müjdeler olsun Emrah'a
Selvi han bağdadır bağda
Baktım Selvi Bağı Susmuş
Baktım selvi bağı susmuş uyumuş
Otağı yıkılmış bülbülü ağlar
Hoyrat bir yel esmiş silmiş süpürmüş
Nergis boynun bükmüş güller kan ağlar
Ayrıldım Selvi'den hastayım hasta
Başım yastıkdadır kulağım seste
Almışlar kuşumu inler kafeste
Ruhunu yitirmiş bir güzel bağlar
Hem ağlarım hem inlerim yürürüm
Ruhumu ardınca çeker sürürüm
Gece düşte gündüz şurda görürüm
Selvi der de ağaçlar peçeli dağlar
Emrah yar acısı daima canda
Gönül melül mahzun dideler kanda
Şah geldi götürdü sevdası bende
Gönülde ah değil sevdası çağlar
Ben Bir Güzel Gördüm
Bugün ben bir güzel gördüm
Bakar cennet sarayından
Kamaştı gözümün nuru
Onun hüsnü cemalinden
Salındı bahçeye girdi
Çiçekler selama durdu
Mor menekşe boyun burdu
Gül kızardı hicabından
Bahçenin kapısın açtım
Sanırsın cennete düştüm
Yar ile tenha konuştum
Bir gül aldım yanağından
Bahçenin kapısı güldür
Yanında öten bülbüldür
Sefil Emrah kötü kuldur
Bağışla geç günahından
Bir Yiğit Gurbete Çıksa
Bir yiğit gurbete çıksa
Gör başına neler gelir
Sılası fikrine düşer
Yaş gözüne dolar gelir
Kalem nen çekilmiş kaşlar
Gözümden akıttım yaşlar
Yuvasın terk eden kuşlar
Yuvam diyer döner gelir
Emrah diyer servi boyun
Hürü melem midir soyun
Sürüden ayrılan koyun
Kuzum diyer meler gelir
Çığrışır Bülbüller
Çığrışır bülbüller gelmiyor bağban
Hoyrat dost bağından gül aldı gitti
Türlü mihnet ile bir bağ bezettim
Yari ben besledim el aldı gitti
Yüz bin mihnet çektim bir daha gerek
Hayli ömür ister bir daha görek
Yari elden aldı o kara felek
Aktı gözüm yaşı sel oldu gitti
Nazlı yardan kem haberler geliyor
Dostlarım ağlıyor düşman gülüyor
Dediler ki sefil Emrah ölüyor
Kimi kazma kürek bel aldı gitti
Seherde Uğradım Ben Bir Güzele
Seherde uğradım ben bir güzele
Dedim sarhoş musun söyledi yoh yoh
Ağ elleri boğum boğum kınalı
Dedim bayram mıdır söyledi yoh yoh
Dedim ala nedin dedi gözümdür
Dedim şeker nedir dedi sözümdür
Dedim alma nedir dedi (y) üzümdür
Dedim öpeyim mi söyledi yoh yoh
Dedim İnci nedir dedi dişimdir
Dedim kalem nedir dedi kaşımdır
Dedim onbeş nedir dedi yaşımdır
Dedim daha var mı söyledi yoh yoh
Dedim ölüm nedir dedi aynımda
Dedim zulum nedir dedi boynumda
Dedim turunç nedİr dedi koynumda
Dedim ver ağzıma söyledi yoh yoh
Dedim sırma nedir dedi telimdir
Dedim İnce nedir dedi belimdir
Dedim Emrah nedir dedi kulumdur
Dedim satar mısan söyledi yoh yoh
Uca Dağların Başından
Uca dağların başından
Perim güle güle gelir
Ondört onbeş nazeninnen
Elin vermiş ele gelir
Yeriyip terliyip izi
Humarlanıp ala gözi
Deriptir deste nergizi
Terin sile sile gelir
Emrah diyer üç-ce bayram
Olam gözlerine hayran
Ya maraldır ya da ceyran
Düşüp çölden çöle gelir
Yar Senin Elinden Hastayım
Yar senin elinden hastayım hasta
Hastayı görmeye yar safa geldin
Elinden ayvası, koynunda narı
Canımın cananı yar safa geldin
Yar senin kaşların kemenin bendi
Melekler bürümüş, huridir kendi
Bir su ver içeyim, yüreğim yandı
Bulgan dağından kar safa geldi.
Eskiden görürdüm haftada ayda
Artık bundan sonra geldin ne fayda
Azrail göğsümde, canım hayhayda
Gözyaşı dökmeye yar safa geldin.
Emrah'ın sevdiği Selvi sen misin
Sağ eli sinemde gezdiren misin
Ağır cenazemi götüren misin
Namazım kılmaya yar safa geldin
Yüz Bin Mihnet
Yüzbin mihnet ile bir bağ yetirdim
Yemedim meyvesin el aldı gitti
Ağlar gözyaşımı Ceyhun eyledim
Çalkandı dünyayı sel aldı gitti
Yüzbin dert çekmişim bin dahi gerek
Çok ömür ister ki bir dahi görek
Yârim elden aldı o zalim felek
Hoyrat dost bağından gül aldı gitti
Nazlı yâre kem haberim geliptir
Dostlar ağlar düşmanlarım gülüptür
Dediler ki Dertli Emrah oluptur
Kimi kazma kimi bel aldı gitti