ERZURUMLU EMRAH ( D. ? , Erzurum – Ö. 1854 , Niksar )
Erzurumlu Emrah'ın doğum yılı saptanamıyor ama Erzurum'un bir köyünde doğduğu için kendisine "Erzurumlu Emrah" dendiği anlaşılıyor. Emrah'ın Erzurum'un Tanburacı köyünde doğduğu yolunda söylentiler de var. 1840 yılında Sivas'ın Niksar ilçesine gelmiş, yaşamının geri kalan yirmi yılını burada geçirmiş 1860 yılında ölmüştür.
Erzurumlu Emrah'ın iyi bir medrese öğrenimi gördüğü de anlaşılıyor. Bu yüzden Divan edebiyatını da biliyor. Aruz ölçüsünü kullandığı şiirleri de var. Ne var ki, bunlar sözü edilecek değerde değil.
Erzurumlu Emrah'ın gizemciliğe yöneldiği de şiirlerinden anlaşılıyor. Gizemcilikte de çok başarılı sayılamaz. Erzurumlu Emrah'ın asıl ünü "aşık türü" şiirlerinde kendisini belirliyor. Şiirlerinden çıkarılan sonuçlara göre Sivas'a gelinceye dek Kastamonu, Konya, Niğde illerini dolaşmış. Süresi kısa da olsa çeşitli serüvenler yaşamış, gittiği yerlerde çeşitli evlenmeler yapmış, edebiyata eğilimi olan ileri gelen kişilerce konuk olarak ağırlandığı anlaşılmış. Birbirinden epeyce ırak yerlerde de olsa "Erzurumlu Emrah" adına mezarların bulunması, Emrahoğulları adını taşıyan ailelerin oluşu da dikkati çekiyor. Niksar'da ölmüş.
19. yüzyıl halk şiirimizin önde gelen ozanlarından. Dertli, Seyrani gibi ozanlar arasında adının anılmasının doğal olduğu açık. Erzurumlu Emrah'ın şiirleriyle Ercişli Emrah'ın şiirleri, yaşamları bir süre birbirine karıştırılmış. Şimdi bile birtakım şiirlerin gerçekten hangisinin olduğu düşünülebilir.
20. yüzyıl ozanlarından Tokatlı Nuri, Erzurumlu Emrah'ın belirgin etkisinde kalan onun izinden yürüyen halk ozanlarından biridir. Böylece Erzurumlu Emrah'ın kendisinden sonra gelenler üzerinde de etkinliğinin varlığı ortaya çıkıyor.
ESERLERİ:
Bir Nazenin Bana Gel Gel Eyledi
Bir nazenin bana gel gel eyledi
Varmasam incinir varsam incinir
Beyaz gerdanından ince belinden
Sarmasam incinir sarsam incinir
Kaşına çekilmiş kudret kalemi
Görmemiş dünyada derd ü elemi
Her sabah her akşam verir selamı
Almasam incinir alsam incinir
Gene görünüyor yarin illeri
Başımızda esen sevda yelleri
Yarin bahçesinde gonca gülleri
Dermesem incinir dersem incinir
Nereden nereye sevmişim yari
Ateşi komuyor yakıyor beni
Aşık Emrah sever böyle bir canı
Sevmesem incinir sevsem incinir
Biz Tarik-i Aşkın Âşıklarıyız
Biz tarik-i aşkın âşıklarıyız
Baş ü can vermişiz canan bizimdir
Ne gamdan kaçarsın divane gönül
Kâşane bizimdir mihmân bizimdir
Bu nükte yetmez mi arife kâfi
Sırra mahrem olan eylemez lâfı
Çık aradan sufî değilsen sâfî
Tekke-i aşk içre devran bizimdir
Emrah bu makamda olandır velî
Hakk'a yakın halka görünür deli
Elbet hatâ bizde demişiz belî
Yazılan ahd ile peymân bizimdir
Bu Göçü Ordan Göçürdüm
Bu göçü ordan göçürdüm
O dağ olmaz bu dağ olsun
Şeydâ, garip bülbül gibi
O bağ olmaz bu bağ olsun
Yâri götürdüm yaylama
Sevda derler gel kınama
Bir yara vurdun sîneme
Hançer olmaz bıçağ olsun
Emrah der kapında kulam
Dîdemde ummana dalam
Al yanaktan buse alam
Yanak olmaz dudağ olsun
Bülbül Olmuş Gülistanı Beklerim
Bülbül olmuş gülistanı beklerim
Geçti cahil ömrüm gülizâr deyu
Azgındır yaralar kabul etmez em
Ya kime varayım yaram sar deyu
Bir gün bile dost bağına girmedim
El uzatıp gonca gülün dermedim
Dünya güzeline gönül vermedim
Benim sadâkatli yârim var deyu
Emrah devran sürsün bezminde ağyar
Bu gam diyarında ben kılayım zâr
Sen tek başına gez taş yürekli yâr
Ben de böyle dolanayım yâr deyu
Dedim Dilber Didelerin Islanmış
Dedim dilber didelerin ıslanmış
Dedi çok ağladım sel yarasıdır
Dedim dilber yanakların dişlenmiş
Dedi zülfüm değdi tel yarasıdır
Dedim dilber lebin şeker bal olmuş
Dedi bugün bana başka hal olmuş
Dedim dilber ak gerdanın al olmuş
Dedi çiçek soktum gül yarasıdır
Dedim dilber Emrah aklını aldın
Dedi şu cihanda beni mi buldun
Dedim dilber niçin sararıp soldun
Dedi çekdiceğim dil yarasıdır
Dinleyelim Dağ Başında Figanı
Dinleyelim dağ basında figanı
Görelim ne demiş o Leylâ Leylâ
İkimiz de oturalım diz dize
Bir de hu çekelim hu Leylâ Leylâ
Felek çakmağını üstüme çaktı
Beni bir onulmaz derde bıraktı
Vücudum şehrini odlara yaktı
Yandım ateşine su Leylâ Leylâ
Felek kemendini eyledi çengel
Yare varam diyom koymuyor engel
Ölürsem sevdiğim üstüme sen gel
Çeşmin yaşı ile yu Leylâ Leylâ
Daim dilimizde Hakk'ın kelâmı
Uğra dost yanına eyle selâmı
İsmini sorarsan Emrah gulamı
Daim aklımızda o Leylâ Leylâ
El Çek Tabib El Çek Yaram Üstünden
El çek tabib el çek yaram üstünden
Sen benim derdime deva bilmezsin
Sen nasıl tabibsin yoktur ilacın
Yaram yürektedir sarabilmezsin
Sana derim sana ey kalbi hayın
Kimseler çekmesin feleğin yayın
Yıkıp harab ettin gönül sarayın
Alıp bir taşını koyabilmezsin
Emrah'ım dinledin benim sözlerim
Muhabettin can evimde gizlerim
Ne duruyon ağlasana gözlerim
Bir daha yarini görebilmezsin
Elâ Gözlerini Sevdiğim Dilber
Elâ gözlerini sevdiğim dilber
Sen benim derdimden devâ bilmezsin
Sen nasıl tabipsin yoktur ilâcın
Yürekte yaramı sarabilmezsin
Sana derim sana ey kalbi hayın
Kimseler çekmesin feleğin yayın
Alıp harap ettin gönül sarayın
Alıp bir taşını koyabilmezsin
Emrah eydür yalan oldu sözlerim
Muhabbetin can evimde gizlerim
Ne durursun ağlasan a gözlerim
Gitti kaşı kara, görebilmezsin
Gönül Gitmek İster Gurbet İllere
Gönül gitmek ister gurbet illere
Velakin bizleri yar eğlendirir
Ezelden mailiz gonca güllere
Bülbül-i şeydayı zar eğlendirir
Bülbül gibi kaldık güller içinde
Gözümüz kan ağlar seller içinde
Biz ehl-i harabız iller içinde
Bizi ancak namus ar eğlendirir
Biz sözüm var aşkare söylenmez
Söylesem de nazlı yarca dinlenmez
Zincir ile bağlasanız eğlenmez
Emrah'ı zülfünde yar eğlendirir
Gönül Gurbet Ele Çıkma
Gönül gurbet ele çıkma
Ya gelinir ya gelinmez
Her dilbere meyil verme
Ya sevilir ya sevilmez
Yöğrüktür bizim atımız
Yardan atlattı zatımız
Gurbet ilde kıymatımız
Ya bilinir ya bilinmez
Bahçemizde nar ağacı
Kimi tatlı kimi acı
Gönüldeki dert ilacı
Ya bulunur ya bulunmaz
Deryalarda olur bahri
Doldur ver içem zehri
Sunam gurbet elin kahrı
Ya çekilir ya çekilmez
Emrah der ki düştüm dile
Bülbül figan eder güle
Güzel sevmek bir sarp kale
Ya alınır ya alınmaz
Güzel Sallanarak Nerden Gelirsin
Güzel sallanarak nerden gelirsin
İşin nedir maslahatın sevdiğim
Kaldır nikabını görem yüzünü
Balaban bakışlı gözün sevdiğim
Ay doğa da altın başın parlaya
Gün değe de top zülüfler terleye
Seni bastırmayım kuru yerlere
Gül döşeyim yollarına sevdiğim
Tan yıldızı gibi parladın çıktın
Gören aşıkların bağrını yaktın
Güzel turna mısın gölden mi kalktın
Al valasın yeşil başın sevdiğim
Benim yarim porsuk bağlar başını
İnci imiş sedef sandım dişini
El yanında baksam yıkar kaşını
Tenhalarda gülüşünü sevdiğim
Kıymetli ırak uzak dediler
Zülüfü gerdana tuzak dediler
Hay vah Emrah'a yazık dediler
Ağlama hey gözün yaşın sevdiğim
İki Kaşları Karanın
İki kaşları karanın
Ah elinden vah elinden
Siyah perçem mâhparenin
Dâd elinden vah elinden
Ağ elleri nakışlının
Ağca ceylân bakışlının
Vurup bağrım yıkışlının
Ah elinden vah elinden
Ağ elleri kınalının
O gözleri sürmelinin
Emrah eydür şu sunanın
Dâd elinden ah elinden
Ne Feryat Edersin Divane Bülbül
Ne feryat edersin divane bülbül
Senin bu feryadın gülşene kalsın
Bu dünyada eremezsem murada
Huzur-u mahşere divana kalsın
Nesin meth edeyim bir kaşı kare
Sen açtın sineme onulmaz yare
Dünya tabib gelse derdime çare
Derdimin dermanı Lokman'a kalsın
Ne Vefasın Gördüm Bezm-i Cihanın
Ne vefasın gördüm bezm-i cihanın
Kan ile pür olsun peymâneleri
Ne lütfunu gördüm pîr-i mugânın
Basma yıkılsın meyhaneleri
Çok çektim feleğin cevr ile kahrın
Bin kerre nüş ettim tas ile zehrin
Boş olsun şarabı sâk-i dehrin
Lebinden emzirmez mestaneleri
Emrahi beyhude sanma emeğin
Elbette dergâha geçer dileğin
Kırılsın dişleri çarh-ı feleğin
Nice hor eylemiş merdaneleri
Sabahtan Uğradım Ben Bir Fidana
Sabahtan uğradım ben bir fidana
Dedim mahmur musun dedi ki yok yok
Ak elleri boğum boğum kınalı
Dedim bayram mıdır dedi ki yok yok
Dedim inci nedir dedi dişimdir
Dedim kalem nedir dedi kaşımdır
Dedim on beş nedir dedi yaşımdır
Dedim daha var mı dedi ki yok yok
Dedim ölüm vardır dedi aynımda
Dedim zulüm vardır dedi boynumda
Dedim gül memeler dedi koynumda
Dedim ver ağzıma dedi ki yok yok
Dedim Erzurum nedir dedi ilimdir
Dedim gider misin dedi yolumdur
Dedim Emrah nendir dedi kulumdur
Dedim satar mısın dedi ki yok yok
Şimdengerü Nazlı Yare Küskünüm
Şimdengerü nazlı yare küskünüm
Yıktı hatırımı barışmam gayrı
Alem gelip bana rica ederse
Çevirdim yüzümü görüşmem gayrı
Güzel keklik gibi kafeste olsa
Altın vezni ile cevahir tartsa
Yarim mahşer günü şefaat etse
Giderim mahşere görüşmem gayrı
Bu yıl da Emrahi yarsız kışlasın
Varır isem o yar beni taşlasın
Şimdengerü bildiğini işlesin
Hiç bir umuruna karışmam gayrı
Şu Karşıki Karlı Dağlar
Şu karşıki karlı dağlar
Pare pare duman şimdi
Sevişmesi bir hoş ama
Ayrılması yaman şimdi
Gülün çevresi har m'ola
Çektiğin ah ü zar m'ola
Acep beni anar m'ola
Ol kaşları keman şimdi
Arasam yari bulurum
Yoluna serim veririm
Bir gün görmesem ölürüm
Gör n'eyledi yaman şimdi
Emrah'ım kapıya çıkar
Çıkar da yollara bakar
Aşıkı odlara yakar
Boyu uzun fidan şimdi
Tutam Yar Elinden Tutam
Tutam yar elinden tutam
Çıkam dağlara dağlara
Olam bir yaralı bülbül
İnem bağlara bağlara
Birin bilir birin bilmez
Bu dünya kimseye kalmaz
Yar ismini desem olmaz
Düşer dillere dillere
Emrah eder bugünümdür
Arşa çıkan tütünümdür
Yara gidecek günümdür
Düşem yollara yollara