...::: TÜRK EDEBİYATI :::...
  Ali Şir Nevai
 


ALİ ŞÎR NEVAİ
   
  
Hayatı:
  Çağatay şairidir. Adı Ali Şir ,mahlası Nevai'dir. Süt kardeşi ve okul arkadaşı olan Hüseyin Baykara ile birlikte Ebulkasım Babür
tarafından yetiştirildi. Çok genç yaşlarında başlayarak,Türkçe ve Farsça şiirler yazdı.
 

     Hüseyin Baykara’ nın hükümdar olmasından sonra Herat' da daima onun yanında  kaldı. Önce mühürdar (nişancı), Herat 'ı işgal etmek isteyen Yadigar Muhammed Mirza hareketini bastırmada gösterdiği yararlılıklardan sonrada divanbeyi oldu.Ali Şir bazı seferlerde arkadaşı Hüseyin Baykara'nın  yanında bulundu, bazı seferlerde onun naipliğini yaptı.Hükümdarlardan sonra en nüfuzlu şahıstı. Daha sonraları divan beyliğini bırakarak hükümdarın sadece nedimi kaldı, nüfuzu daha da arttı.

     Belh valisi olan kardeşi Derviş Ali'nin isyanını, Hanedan içindeki geçimsizlikleri yatıştırmakta rolü oldu. Ölümünden sonra hükümdar bizzat matem merasimini idare etti ve havzı mahiyan'da kendi başkanlığında Türk usulu aş (Yog yemeği) verdirdi.
   Temiz,ahlaklı, samimi bir insan,tedbirli ve heybetli bir devlet adamı olarak anılan Ali Şir Nevai serveti ile kendi adını taşıyan bir mahalle kurdu; Saray,Cami,medrese,han,hastane ve darülhüffaz (Hafızlar evi) yaptırdı. Çeşitli yerlerdeki yapılarının sayısı 370'i bulur.
Devrinde büyük hayranlık duyulan iran edebiyatını Türk ruhuna uydurmak,Türkçeyi yüksek bir sanat haline sokmak gayesindeydi.

     Hamse'sinde (1484) ahlak ve tasavvufa dair hikayeleri içine alan Hayret-ül Ebrar (Hayır sahiplerinin hayreti), Ferhad ve Şirin, Leyla ve Mecnun, Seb'a-i Seyyàre ( 7 gezegen ), Sedd-i İskenderî (İskender seddi) adlı mesnevîleri bulunur.

    Hayatının son yıllarında yazdığı Muhakemet-ül Lugateyn ( Dillerin muhakemesi [1498] ) ve Mahbub-ül-Kulüb ( Kalblerin Sevgilisi [1500] ) en tanınmış eserleridir.

    Muhakemet-ül Lugateyn'de, Türkçeyi Farsça'ya karşı savunur ve çeşitli deliller ileri sürerek onu Farsçadan, Türkleri diğer milletlerden üstün gösterir. Ali Şir Nevai, bu sonuca ulaşırken Türkçe'nin kullanım zenginliklerine, yeni kelimeler türeten yapım eklerine, Farsçada karşılığı olmayan Türkçe kelimelere örnekler verir.
Muhakemetü'l Lügateyn'de Türkler ile Farslar zeka, akıl, bilim, erdem, temizlik bakımından da karşılaştırılır.

     Türkler'in büyük çoğunluğunun Farsça'yı bildiği belirtilir, ama farsların Türkçe konuşmada aynı başarıyı gösteremediği vurgulanır. Ayrıca Muhakemetü'l Lügateyn'de 100 Türkçe kelime Farsça ile karşılaştırılmış ve yine Türkçenin üstünlüğünü kanıtlamıştır.
 

     Ali Şir Nevai, çok yönlü kişiliği ile yalnız kendi çağının değil, bütün Türk edebiyatının en önemli şair ve yazarlarındandır. Çağatay Türkçesinin edebiyat dil özelliği kazanmasında emeği geçen yazar, aynı zamanda önemli bir devlet adamıdır.
     Ayrıca Herat, Horasan ve Azerbaycan’da yaşayan ve çoğu Farsça şiir söyleyen 461 şâiri ihtiva eden Mecâlisü’n-nefâis, Türk Edebiyatı’nda yazılan ilk şâirler tezkiresidir. Muhakemet-ül Lügateyn ile Türk diline ve kültürüne önemli hizmetlerde bulunmuştur. Ali Şîr Nevâî’nin Muhâkemet-ül-Lugateyn adlı eseri, bu günkü yazımızla küçük boy bir kitabın 50 sayfasını ancak doldurur. Fakat hacim bakımından küçük olan bu kitap, muhtevasının değeri ile deryalar kadar büyüktür.

          Musikiyle de uğraşan Nevai, birçok beste yapmıştır. Bunun yanı sıra tezhip ve hat sanatıyla da ilgilenmiştir.Nevai Çağatayca Türkçe’sini
En üst seviyeye çıkaran kişi olarak da tanınır.
Eserlerin en büyük özelliği ise çok açık görünen Türk milliyetçiliğidir.
Türklüğü ile iftihar eder ve Türklerin tarihte oynadıkları rolün şuuruna varır.
 
 

Başlıca Eserleri

Hazâinü’l Maânî

Garâibü’s-Sağîr

Nevâdirü’ş Şebâb

Bedâyiü’l-Vasat

Fevâidü’l-Kiber

Hayretü’l-Ebrâr

Ferhat ve Şirin

Leyla ve Mecnun

Seb’a-i Seyyârem

Sedd-i İskender

Lisânü’t-Tayr

Muhâkemetü’l-Lügateyn

Mecâlisü’n-Nefâis

Mîzânü’l-Evzân

Nesâimü’l-Mehabbe

Nazmü’l-Cevâhir

Hamsetü’l-Mütehayyirîn

Tühfetü’lMülûk

Münşeât

Sirâcü’l-Müslimîn

Tarihu’l-Enbiyâ

Mahbûbü’l-Kulûb fi’l-Ahlâk

Seyfü’l-Hâdî

Rekâbet-ü’l-Münâdî
 
 

ESERLERİ


I
Bağrıma, ey ayrılık dikeni! her zaman saplanma
Ey gönül! Yüz eziyet gelse; göze başkasını alma.
Bin bela yüzlense ey can! Yardan ayrılma.
Olsa yüz bin canım al ey hicran! Lakin kılma,
Yarımı benden cüda, yahut beni ondan cüda.


II
Bahâr boldu vü gül meyli kalmadı könlüm
Açıldı gonce vü likin açılmadı könlüm

Yüzün hayâli bile vâlih irdi andak kim
Bahâr kelken ü kitkenni bilmedi könlüm

Yüzün nezâresi de mahv ü mest idi ya'ni
Ki gül çağıda zamâni ayılmadı könlüm

Nevai gonce tilep könlüm ağzın etti heves
Eğerçi tapmadı likin yanılmadı könlüm
 
  Bugün 1 ziyaretçitarafından tıklandı  
 
©2007-2008 Bu site İlyas Karanlik, Sercan Ünal, Mehmet Kürşat Değer tarafından "Türk Dili ve Edebiyatı" dersinin proje ödevi olarak hazırlanmıştır. Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol